Z4
08.11.2020
MİKROFON ÖĞRENCİLERDE!!!
Kampüs Mikrofon 02 Yayındaydı...
Bugün mikrofon ilk olarak İstanbul Üniversitesi öğrencilerindeydi. Pemöt Kulübü “Kaotik Sızıntılar” teması üzerinden çeşitli konuları gündeme getirdiler. Peyzaj mimarlığı üzerinden tartışmaya başladıkları konuya kent çeperi üzerinde tartışma açarak devam ettiler. Kent merkezi ve kent çeperi durumları, kent çeperindeki atık yönetimi durumunu İstanbul özelinde incelediler. Kent merkezlerindeki ısı adası oluşumu ve buna bağlı olarak kontrolsüz sıcaklık artışı etkileri, sel taşkın olayları gibi krizler üzerinde duruldu. Bu durumları çakıştırma ve risk sentezi haritalaması üzerinde konuşuldu. Kullanıcının yönetime ve kentsel yaşama katılmasının öneminden bahsedildi. Düşmanca mimarlık ve örnekleri üzerinden mimarlık disiplini üzerinden eleştiri yapıldı. Yönelttikleri sorular ile izleyenleri düşündürdüler. Twitter hesaplarından (@düşmancatasarim) onları takip edebilir, düşmanca mimarlık örnekleri yansıtmak ve paylaşmak isterseniz açtıkları #düşmancatasarım hashtag ile paylaşımlarınızı yapabilirsiniz. Pemöt Kulübü farkındalık oluşturmak istedikleri sözleri ile mikrofonu İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Kulübüne devrettiler. Mimarlık Kulübü, online mimarlık eğitimi üzerinde görüşlerini sunarak bir sohbet ortamı oluşturdular. Atölye ekrana sığar mı? Sorusunu yönelterek başladıkları sohbete “Maket mi model mi?” sorusu üzerinden tartışarak devam ettiler. Düşüncelerini aktaran Mimarlık Kulubü öğrencileri chat üzerinden gelen soruları yanıtladı (!) Eskiz sorusuna verilen çarpıcı yanıtlar izleyenleri şaşırttı. Online eğitimin birinci sınıf mimarlık öğrencileri için zorluğundan söz eden grup bu konudaki düşüncelerini dile getirdi.
Kampüs Mikrofon devam edecek…
Okullarda Değişen Ne ?
Ozan Avcı, Pınar Gökbayrak, Ali Eray,Burçin Yıldırım
Ozan Avcı moderatörlüğünde ,PAB Mimarlığın kurucuları Pınar Gökbayrak,Ali Eray ve Burçin Yıldırım Mimarlık Festivaline konuk oldu, ‘‘Okullarda değişen ne?’’ başlıklı panele Burçin Yıldırım ofislerinin kuruluş sürecini özetleyerek başladı. 2007den beri beraber ve ağırlıklı olarak da eğitim yapıları üzerine çalışan bir ofis olduklarından, sadece bir mimari proje ofisi olarak değil daha üst ölçekte disiplinlerarasından farklı insanlarla bir araya geldikleri daha etkileşimli ve çok yönlü bir yolda olduklarından bahsetti.
Beraberinde bu yolda 2010 yılında ‘’Pabedü’’ markası PAB Mimarlık öncülüğünde kuruldu ve eğitim mekanlarının çok bileşenli olduğunu ve mekanın aktörleri tarafından donatılması gerektiğini aktarmaya çalıştıklarını ve farklı ölçeklerde projeler yaptıkları bir platform olduğunu ifade etti.
‘’MEKANIN KENDİSİNİN DE EĞİTİMDE ÇOK DÖNÜŞTÜRÜCÜ OLMA POTANSİYELİ VAR’’
Eğitim yapılarının çok keyif alarak çalıştıkları bir alan olduğunu ifade eden Yıldırım, mekanın kendisinin de eğitimde çok dönüştürücü olma potansiyeli olduğunu ve onu fark edip o potansiyel üzerine gitmenin ,her projede üstüne koyarak ilerlemenin çok keyifli olduğunu belirtti.
Gökçeada üzerine birtakım sohbetler gerçekleştirildi. Pab Mimarlığın Gökçeada Lise Kampüs projesinde ada koşullarını destekleyen avlular, nişler ve geniş koridorlar tasarladığından bahsedildi. Paylaşımlı ortam ve karşılaşmalar kavramları üzerine MEF üniversitesi mimarlık fakültesi binası olan hangar örnek verildi. Kendi içinde enformalliği üreten tekil bir mekan olarak bahsedildi.
Devamında esneklik kavramı irdelendi.Sınırları esnetmek, karşılaşmaları arttırmak için okulun sadece öğrenciler için değil, tüm mahalle için 7/24 kullanılabilir bir yer olarak varlığını devam ettirmesinin öneminden bahsedildi.Kentle ve kentliyle organik bir ilişki kurmanın değerli olduğu ve parklar ile sokakların eğitim mekanlarına dönüşmesi ve bu dönüşüme kentin de dahil edilmesi gerekliliği üzerine duruldu.
PANDEMİ İLE OKULLAR NASIL DEĞİŞTİ?
Nitelikli mimarlık mekanlarının en temel gereklilikleri tekrar gündeme geldi. Pandemi süreci bugünün bazı yapılarında ışık,hava gibi temel gerekliliklerden ve mimarlığın temelinde insan odaklı tasarımın olmasından uzaklaşıldığı fark edildi. Bu mekanların tekrar nasıl dönüşeceğine dair ciddi bir sürecin pandemiyle birlikte başladığından bahsedildi.
Online eğitim fiziksel olarak bir arada olma durumunun önemini hatırlattı. Özel olarak adlandırılan mekan kamusallaşmaya başladı ve farklı yerlerde bir arada olma hali ciddi bir eşitsizlik durumunu oluşturdu.
Kolera salgının bir getirisi olarak altyapı hizmetlerinin gelişmesi örneğinden yola çıkılırsa Corona salgını sonrasında da insanın doğayla olan ilişkisi yönünde gelişmelerin meydana geleceğini öngörebiliriz.
İnsanın doğaya dönüşüyle birlikte derslikler dışında ders işlemenin de önemini vurgulayan Ozan Avcı bazen öğrencilerinin kötü hava şartlarında dışarıda ders işlememek istediğini söyledi.Avcı’nın öğrencilerini eriyen bir şekere benzetmesiyle panelde eğlenceli anlara şahit olduk.
Moderatörlüğünü Ece Çakır Aidan ve Selçuk Avcı’nın yaptığı
Oskar Norelius ve Robert Schmidtz’in İşlenmiş Ahşap üzerine
İsveç’teki ofislerinden konuşmaya katılan Oskar ve Robert.
İstanbul Mimarlık Festivali’ne katılmaktan mutluluk duyduklarını belirttiler.
Sürdürülebilirlik konusuna değinerek Kuzey Avrupa ile olan ilişkilerinin doğa temelli olduğunu, Dünyayı iklim sorunundan korumak istediklerini belirttiler. Mimarlık, dijital tasarım, iç mimarlık, sürdürülebilirlik, kültürel miras, kentsel tasarım, ışıklandırma, dönüşüm, peyzaj mimarlığı, proje yönetimi üzerinde çalıştıklarına değindiler. 2030’a kadar karbon nötr mimarlığa tasarım mükemmelliği getirmek adına geçecekler.
İşlenmiş Ahşap ile ilgili projelerine değinen Oskar ve Robert örnek olarak: Vaxjö City Hall Train Station, Magasin x Offices, Reinventing Cities Montreal Competition, Stora Enso Hotel, Nodi Office Building, Kruna Kilisesi örneklerini gösterdiler. Sara Kültür Merkezi’ne değinen ikili 2021’de tamamlanacağını 20 katlı ve 80 metre olacağını ve İsveç mimarlığına bir iz bırakacağını söyleyerek yapının içiyle ilgili nereye giderseniz gidin bir kültür merkezine gidileceğine değindiler. Deneysel mutfağa sahip olan bu merkez ana girişte kültür merdiveni olarak adlandırılan merdivenin herkese ait olduğunu belirtti.
Sara Kültür Merkezi – Sürdürülebilir Mimarinin İtici Gücü Olarak Ahşap
Do.co.mo.mo : Farkındalığın Adımları
Ebru Omay, Yıldız Salman, Nilüfer Yöney, Deniz Güner, Elvan Altan
Docomomo, korunması ve belgelenmesi gerekli önemli modern mimarlık örneklerini kapsayan bir ulusal envanter oluşturan, modernizmin geçmiş deneyimlerinden faydalanarak yapısal ve mimari çevrenin geleceği için yeni fikirler geliştiren ve bu konularda ulusal ve uluslar arası yayın çalışmaları yapmakta olan bir örgüttür. Bu envanterlerini yıllık olarak yayınlanan posterlerinde bizlere aktararak farkındalık yaratmayı amaç edinmiştir.
‘’Türkiye mimarlığında modernizmin yerel açılımları’’ isimli 16 posterlik serilerin, ileride yapacakları diğer işlere ve Aralık ayı içerisinde yapacakları çevrimiçi etkinlik hakkında detaylı bilgiye ulaşmak için; http://www.docomomo-tr.org/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
İlk açık kapıda Ankara, Cinnah Caddesindeki 19 numaralı apartmanı ve bu apartmanda bulunan Mimarlar Derneği 1927’yi yönetim kurulundan Lale Özgenel ve Selda Bancı bizlere aktardı.
Kentsel dönüşümden en çok etkilenen bu bölgede Cinnah 19 numaranın özgün kimliğiyle duruyor olması, konutların nasıl yenilenecği ve hayatımızda varlığını devam ettireceğini göstermiş oluyor.
Ardından İstanbul’da bulunan Selamsız Ucuzevler’i Burak Öztürk tarafından dinliyoruz.
İstanbul kent tarihi açısından ilk sosyal konut örneklerinden olan Selam Ucuzevler korunumu konusunda kullanıcıların güncel ihtiyaçlarını karşılamasa bile o yere ait hissetmeleri sebebiyle orada yaşayanlar bir miras olarak bu fikri destekliyorlar.
Son olarak da Kıbrıs/Girne’de Mare Monte Oteli’ni Devrim Yücel Beslim bize aktarıyor.
Adanın önemli turizm kültürel varlıklarından biri olan bu yapının korunumunun görülmeyen diplomatiği üzerine durulabilir. Tesis Kıbrıs Rum ve Türk kesimi arasındaki bellek yarılmasının ortasında yer alıyor.