Z3
MİKROFON ÖĞRENCİLERDE!!!
Kampüs Mikrofon 01 kapsamında ilk olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne söz verildi.
Kamusal mekanların canlı mekanlar olduğunu söyleyerek konuşmalarına başlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğrencileri, bağlamın görme ve işitme olmak üzere iki boyutta ele alınmaya başladığına dikkat çektiler. Pandemi şartlarıyla beraber insanların karantinaya çekilmesi ve online etkinliklerin bireyselleşmeyi hızlandırdığına değindiler. Karantinayla birlikte gelen sosyal mesafe ile sokaktaki hissettiklerimizin (betona dokunabilmek, bir kafede oturabilmek vs.) bizlerden uzaklaştığını söylediler. Balkonların mekânsal değişimine değinerek eskiden arayüz mekanlarıyken şimdilerde kamusal özellikler kazandığına parmak bastılar. Şu an içinde bulunduğumuz platformlar hoppin zoom vs olmasa birçok şeyi gerçekleştiremeyeceğimizi belirterek sözlerini bitirdiler.
Daha sonra mikrofonu eline alan BAU KGK Mimarlık Ekibi online mimarlık eğitimine değindi.
Bahçeşehir Üniversitesi’nin mevcut online şartlara hazırlıktaki bazı derslerin online bazılarının yüz yüze yürütüldüğü sebebiyle çok çabuk adapte olup mevcut derslerinde akademik takvimin gerisinde kalmadan devam edebildiklerini belirttiler. Bahçeşehir Üniversitesi’nin gerek teknik konularda gerek malzeme yönünden yanlarında olup onları bu süreçte mağdur etmediklerini belirttiler. Pandemi süresince kısıtlamalar öncesi hibrit eğitim şartlarında kurallara uyularak atölyeleri çok rahat kullanabildiklerini belirttiler. Pandemi sürecinin avantajları ve dezavantajlarına değinen ekip dezavantaj olarak kampüs hayatının olmaması beraberinde gelen asosyallik, online platformlarda teknik kaynaklı iletişim kopuklukları ve meslek kültürüne katkı sağlayacak gezilerden mahrum kaldıklarını belirtirken avantajları olarak kampüse uzak olan insanların derslere daha rahat ve zahmetsizce yetişebilmesi, mimarlıkta kullanılan malzemelerin taşınma gereği duyulmaması ve hocalarla birebir kritik imkanı olduğuna değindiler.
Kampüs Mikrofon 01 Yayındaydı...
Son olarak mikrofonu eline alan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri mimarlığı kaygılar üzerinden tartıştılar.
İlk konuk olarak Ekonomik Kaygı:
Emek, zaman sorumluluk işin içine girince benim yerim artıyor.
Düzenli zam ve düzenli maaş beklentileri karşılanmayınca hüsrana uğruyor öğrenciler.
Kim neden bana proje versin? diyerek kendini tanıttı.
İkinci konuk İdeal Kaygısı:
Mimarlıkla pratiğin çatıştığı ortamda nüksediyorum.
Mimar kültürel değerleri korumayı öğrenirken belediye yıkıyor.
Mimar özgünlüğü öğrenirken müteahhitler standartlaştırıyor.
Yeterli bilgilere sahip olunmadan yanlış kararlar alınıyor dedi.
Üçüncü konuk olarak Başarı Kaygısı:
Kendimize kattıklarımız öğrenmenin büyük kısmını oluşturuyor.
Ne kadar çabalayabiliriz, fırsatlar karşısında bu çabalarımız yeterli olacak mı?
Eleştiriler ve egoyla büyük savaşlar verdim bazen ezildim bazen yenildim artık beni düşünmeden hareket edemezsin.
Olması gerekenden fazla olmamalıyım dedi.
Dördüncü konuk olarak Zaman Kaygısı:
Uğramam gereken çok yer var…
Herkes arkadaşıyla vakit geçirmek, yeni bir film izlemek ve en sevdiği grubun konserine gitmek zorunda değil.
Sonra hedefimi uykuya yöneltip uykumu azalttım.
Yıldız Teknik Üniversitesi açık çağrısı olan mimarlık bunun neresinde etkinliğini duyurarak içimizdeki kaygı konuklarını onlar ile paylaşabileceğimizi söyleyerek bitirdiler.
Kampüs Mikrofon devam edecek…
Atölye dün belirlenen tasarım fikirlerinin geliştirilmesiyle devam etti. Atölye sonunda oluşacak Kent için Bir El Kitabına nasıl eklenebileceğini ve Çarşamba günü olacak olan sunumda nasıl sunum teknikleri ile insanların karşısına çıkılabileceği konuşuldu. Bugün tasarım aşaması tamamıyla bitecek ve Çarşamba günü gerçekleşecek ürün sunumlarını gerçekleştirecekler. Üretimlerini sabırsızlıkla bekliyor olacağız. Merak etmeyin... Ürünlere aynı gün bültenden de ulaşabileceksiniz.
Gelecek Arşivi I Günlük Yaşam Belleği Atölyesi
ile Üretimler Başlıyor !!!
“Lockdown//Karantina” Atölyesi
Atölye, yürütücüleri ; Nagehan Açımuz İşbakan, Hülya Turgut, Sena Serdaroğlu tarafınan başlatıldı. Atölye başlangıcında atölye katılımcılarıyla iletişimlerini güçlü tutmaya çalışmaları, gelen yorumlara anında sesli cevap verilmesi oldukça dikkat çekti. Bu atölye ile gündelik deneyimlerimizi yeniden düşünerek pandemi süreçlerindeki aşamalı “lockdown” (hareket kısıtlamaları, karantina) ve kısıtlı serbestlik uygulamalarındaki günlük bireysel rutinlerin haritalanması, kavramlarla ifade edilmesi, kavramların yeniden tariflenmesi, geleceğe yönelik olası uygulamalar için “lockdown” un yeniden tanımlanması, tüm bu haritalandırma ve kavramların üretilmesi, türetilmesi ve tartışılması ile ortak bir “lockdown sözlüğü” oluşturulması, yürütücüler tarafından hedeflenmekteydi. Atölye, 4 saat boyunca yayında kalacak video üzerinden, zihnimizde oluşturduğumuz düşüncelerin haritalanması/zihinsel haritalar oluşturulması ve bunu farklı araçlarla görselleştirmekle devam etti. Katılımcıların üretecekleri kavramlar ve 5 farklı rutin üzerinden oluşturulan haritalar verilen süre içerisinde bir dosyada bir araya getirildi.Katılımcılar üretirken Nagehan Açımuz İşbakan, Hülya Turgut, Sena Serdaroğlu’nun da aktif olduğu ve sürekli takip ettikleri bir interaktif bir atölye daha festivalde yerini buldu. Atölye sunumu 10 Aralık’ta gerçekleşecek. Ayrıca daha sonra üretilen içeriklere “lockdown_workshop” hesabından erişebilirsiniz.
07.11.2020
Açık Rota: KarDes ile Sarıyer'i Keşfedin!
KarDes ekibinden Rudi Sayat Pulatyan ve mimarlık tarihçisi Zafer Akay’ın anlatımıyla açık rota etkinliğinde programı kapsayan Sarıyer’de bulunan Azaryan Yalısı, Beyaz Park Gazinosu, Rusya Sefareti Yazlık Binası, Deniz Kızı Eftalya ve Kocataş Yalısı’nın hikayeleri sunuldu. Rota üzerinde bulunan diğer yapılardan bahsedildi. Fiziksel olması umut edilen fakat online gerçekleşen bu festivalde bir nebze de olsa fizikselliği hissettirebilen bir keşif oldu. Aynı zamanda uygulama üzerinden anlatılan noktalara, rotaya ve daha fazlasına ulaşabilirsiniz. KarDes: Çokkültürlü Hafıza Turları Rehberi mobil uygulamasını aşağıdaki QR kodlar ile indirebilirsiniz.
Gezelim! Öğrenelim!
Muhayyel kentler atlası atölyesi katılımcıların kendini tanıtmasıyla başladı. Yürütücülerin yaptığı sunumla devam etti.
Gerçekten kayan şey kentsel bağlamda paradigma mı?
Kente ait şeyler değişirken paradigmayı kayıyor gibi gösteriyor. Biz sınırlı çerçevelerden bakıyor olabiliriz. Atölye sürecinde kentsel ölçekte kayıyor gibi gözüken sabit paradigmayı nasıl kaydırabileceğimize bakacağız. Farklı coğrafyalardaki sorunlara (İzmir depremi, 1999 depremi, Erzincan depremi) aynı yaklaşımlarla çözüm aramaya çalışıyoruz. Halbuki yer farklı tarihsel süreç farklı. Belirli bir çerçeveden bakılıyor. Atölye sürecinden farklı bir bakış açısı getireceğiz.
Muhayyel Kentler Atlası Atölyesi
Globalleşme?
Kentler arası etkileşim çoğaldıkça kentler arası farklılıklar da azalıyor. Farklı coğrafyalar daolsa kentler birbirini tekrar ediyor. Kent ölçeğinden yapısal ölçeğe bakıldığında farklılıklar olsa da bir araya geldiklerinde aynı paradigmayı sunuyorlar. Kentsel tasarımcı ve mimarlar sınırlı çerçeveler olarak bakıyorlar statik ve tek tip kentler oluşuyor.
Paradigmayı kaydıracak şey siz olacaksınız Mimar kimliğinizden sıyrılın! Siber Flaneur’ler!
Aslında katılımcılardan istenen şey siber flaneur’lük. Hepimizin deneyimlediği kentler bir araya gelerek yeni bir kent oluşturacak. Mimar veşehir plancının yaptığı şeye eleştiri getirmek de amacımız dahilinde çünkü mimar figürü olarak belli ölçekler ve kurallar çerçevesinden bakıyoruz
Daha sonra katılımcılara 2 adet soru soruldu ve cevapları diyagramatik olarak toplandı. Bu kelimelerden öne çıkan 4 tanesi katılımcıların oluşturacakları kent hikayesinde kullanılmak üzere seçildi. Bu kelimeler çeşitli kombinasyonlarla birleşerek o kelimenin hangi şehre denk geldiğini katılımcılar belirleyip tabloya işleyecekler. İnternet üzerinden haritayla gezecek olan katılımcılar kendi figürlerini harita üzerinde gezdirerek gösterecekler.
Kentlerin fiziksel karakterini yansıtan ana elementler nelerdir?
Kente yönelik düşünsel/duygusal eylemler nelerdir?
Aykut Köksal, Hakan çalışlar ve Korhan Gümüş tarafından; Zühre Sözeri moderatörlüğünde Pazar günü 01 numaralısı gerçekleşen açık açağrı etkinliğinin bir sonraki oturumu olarak gerçekleşen kozmosada 02 konuşması başladı.
Niye adalara yöneliyor, koruma bağlamı olarak alıyoruz? Adalar nerelerde konumlanıyor? gibi soruların konuşulacağı belirtilildi Adalar mimarlığı Aykut Köksal tarafından tek sözcükle ‘’melez’’ diye nitelendirildi, bunun nedeni ise son elli yıllık tarih süreçlerinde eski cazibe niteliğini yitirip kentlerin farklı yerlerine devredilmiş olmasıydı. Bu adaların cazibe yeri olmaktan çıkmasıyla birlikte, korunması gereksinimini beraberinde getirdi. 1970’lerdeki ahşap sivil mimarlığın betonarme ahşap kaplı mimarlığa yerinin bıraktığından bahsedildi. . Adalarda yaşayan mimarların da bu modern değişime olan etkilerinden ve adaların mimarların sergi alanına dönüşmesi konuşuldu. Başlık olan kozmosada kavramının ne kadar doğru seçildiğine ve adaların bir mikro kozmos oluşturduğuna değinildi
KozmosAda 02: Farklı bir Modernliğin İzlerini Kazımak
19.yy Mimarlığı Adalara Vurdu!!
Daha sonra son 30-40 yılda yapılan bir mimarlık ürününden bahsetmenin söz konusu olmadığı, adalardaki yönetmelikler yüzünden mimarlığa ket vurulduğu ifade edildi. Azalan Rum nüfusuyla beraber sosyolojik yapı etkilendi ve adalıları ve yatırımcıları yaşatmaz hale gelindiği söylendi. Yapı kalitesinin iyiliğinin nedeni ustaların günümüze göre olan farklı ve usta çırak ilişkisine bağlandı.
Son olarak adaların tarihteki ütopyalarla ilişkili olması, adalardaki modernleşme tarihinin bitiyor olabileceği, koruma kavramının adalarda sorun yarattığı ve ahşabın modern bir malzeme olduğunun farkındalığının olması gerekliliği gibi konulara değinip; zevkli bir tartışma ortamıyla patrikhanenin geleceğinden, restorasyon bilgisini, atların güvenliği ve bakımı gibi konular tartışılıp; izleyicilerden gelen sorular cevaplandı.
Kriz Anında İstanbul...
İstanbul’da neler konuşuluyor neler ön planda doğru verilerle doğru verilerle doğru politikalar üretmek için kurulan İstanbul Barometresiyle başladı. İstanbul Barometresi yoğunlukta İstanbul’u ve diğer ülke konularını da ele almakta(izmir depremi vs.)
Bu dergide katılımcılarla ilgili ekonomik analizler mevcut.
Katılımcılar İstanbul’un en önemli sorununu deprem olarak görmekteler.
Bu veriler üzerinden sosyal politikalar üretilmekte.
Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi:
Bizde bu verilerden faydalanmaktayız. Bu verilerle karşılaştırarak kendi bilgilerimizi doğrulamaktayız. Acil sorunlar mevcut deprem ve afet, iklim krizi ile gelen kuraklık ve susuzluk sorunu ve sosyal konular(göç, eğitim vs.)
Kiptaş Stratejileri Ali Kurt:
Önceliğimiz deprem ve sosyal konut uygulamaları. Çevre ve şehircilik bakanlığına teklifler götürdük. Kamuoyuyla paylaşılmayan aksiyonlar geliştirmekteyiz. Beklenilen proje ekonomik, iyi ve yerinde dönüşüm olsun isteniyor. Ticari kaygımız yok. Bölgedeki dokuya zarar vermeden bir proje geliştiriyoruz.
“Parsel bazında dönüşümün sakıncalarını önleyecek neleriniz mevcut?”
Kiptaş olarak fikirtepeyi nasıl çözeriz çalışması yaptık. Her yerin farklı karakteri var. İstanbul’da riskli yapı stoğu fazla.
Tülin Hadi:
Mesele iki aşamaya ayrılıyor depremde depremin öncesi ve sonrası.
Bütüncül olarak bakmak çok önemli.
İstanbul suyunu başka yerlerden getiren bir şehir bu sebeple getirdiği yerlerden de göç almakta.
İstanbul Kentsel Analiz Raporu:
İstanbul tarım alanlarının %25ini kaybetmiş durumda kanal İstanbul ile bu yüzde %40lara ulaşacak.
Kent Konseyi Nedir?
Kent konseyi bir yurttaşlar meclisi.
Büyük şehir belediyesinin yetki sorumluluklarına sahiplenmeden şehirdeki yaşam ve çevre kalitesini yükseltmek üzere ihtiyaçlar ifade etmek öneriler geliştirmek ve stratejik planlarla bütçe izlemek.
Kent konseyi İBB’nin denetleyicisi olarak İBB’nin reklamını yapmayan bir kurum olmakta.
Kuşaklar arası etkileşim güçlendirecek konut projeleri ve ayrımcılığa çözümle yaratmakta.
Küçük Ölçekte Mekansal Keşifler Atölyesi
KAŞİFLER BULUŞTU !
Küçük Ölçekte mekânsal Keşifler atölyesinin 3. Ve son günü olan mekan bükme de; boşluk doldurma, hatıra denizine yolculuk ve paralel evrene geçiş oyunlarıyla son buldu. Buldukları boşluk mekanlar keşfeden içinde dans edip bu boşluk mekanlardaki etkilerini gözlemlediler, etraftaki yıkımları ve bu yıkımların üzerlerinde bıraktığı etkiyi ve konumlarının koordinasyonlarını işlediler, son oyun olarak da kafalarında bir gerçeklik düşünüp kendi olası gerçeklerinin sorularını yarattılar ve paralel evrene geçiş yaptılar. Altın anahtarı bulup oyunu bitiren kaşifler 18:00’da Küçük ölçek Kaşifleri Buluşması’nda yüz yüze buluştular. Atölyenin sunumu 10 Aralık 17.00-18.00 tarihlerinde gerçekleşecek. Kaşiflerin neler yaptığını görmek için çok heyecanlıyız.
Ankara’da bulunan Cin Ali Müzesinin Sorumlusu Selma Dölek, çocukların yoğun ilgi gösterdiği bu etkinliğe Cin Ali müzesinden canlı bağlanarak katıldı. Müzede Cin Ali’nin ailesinden ve babası olarak tanıtılan yaratıcısı Rasim Kaygusuz’un yarattığı çocuk oyunlarından bahseden Dölek, daha sonrasında çocuklara “Cin Ali Çocuk Bahçesinde” adlı kitabın animasyonunu izletti.
Selma Dölek çocuklarla yapılan karşılıklı sohbetten sonra üç filin hikayesini anlattı ve bu hikayeye bağlı olarak çocuklardan çıkarım yapmalarını istedi. Bu tarz hikayelerin öneminden bahsedip aslında yaşanılan her şeyin bir hikaye olduğunu, geçmişte var olduğunu bildiğimiz her şeyin hikayelerle bugüne geldiğini anlatan Dölek; çocuklara da çevrelerinde gözlemledikleri her şeyin bir hikayesini yazabileceklerinden ve gördükleri her şeyi kaydedebileceklerinden bahsetti.
Bir Cin Ali şarkısıyla son verilen bu etkinlikte bütün çocuklar şarkıyı hep bir ağızdan söyledi ve hepsi çok eğlendiklerini ifade ettiler.
Cin Ali'nin Çocuk Bahçesi
Acı günümüz , ekibimiz jüri sebebiyle ağladığı için mizah yapamadık.
Mizahımız tükenmiştir,bugün gülemiyoruz.Ama yarın gülmeye devam.